1984 yılından itibaren, kambiyo rejimi büyük ölçüde liberalleştirilmiştir. Türk Parasının Kıymetini Koruma hakkında çıkarılan kararlar ve bunlara ilişkin tebliğlerle, döviz rejimine geniş ölçüde serbesti getirilmiş, bu suretle Türk parasının konvertibiliteye geçmesi için gerekli olan yasal çerçeve, 11 Ağustos 1989 tarihinde yürürlüğe giren "Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar" ile büyük ölçüde oluşturulmuştur. 9 Temmuz 1992 tarihinden itibaren ise Türk Lirası serbest bölgelerde "döviz" olarak kabul edilmekte ve buralardaki her türlü ödeme, döviz karşılığı Türk Lirası üzerinden yapılabilmektedir.
Türkiye'de yürürlükte olan döviz rejiminin esasları ve getirdiği yenilikler ana başlıklar altında şu şekilde özetlenebilir:
Türkiye'de yerleşik kişilerin beraberlerinde döviz bulundurmaları, bankalar, yetkili müesseseler ve özel finans kurumlarından istedikleri kadar döviz satın almaları, yurt dışına döviz transfer ettirmeleri ve bankalar nezdinde döviz tevdiat hesabı açmaları serbestisi getirilmiştir. Türkiye'de yerleşik kişilerin müteahhitlik, turizm, ulaşım, bankacılık, sigortacılık gibi görünmeyen işlemler kapsamında elde ettikleri dövizlerin kullanımı, ilgililerin serbest tasarrufuna terkedilmiştir. İşletmelerin finansman ihtiyaçlarının karşılanması için, işletme kredisi olarak yurt dışından kredi temin edilmesine imkan sağlanmıştır. Türkiye'de yerleşik kişilerin yurt dışında ticari faaliyette bulunmaları ve yatırım yapmaları için sermaye ihraç etmeleri serbest bırakılmıştır. Sadece belirli miktarları aşan sermaye ihraçları, Hazine Müsteşarlığı ya da Bakanlar Kurulu'nun iznine tabi tutulmuştur.
Türkiye'de yerleşik kişilerin yurt dışına menkul kıymet ihraç etmeleri ve yurt dışında satmaları serbest bırakılmıştır.Türkiye'de yerleşik kişilerin yurtdışına döviz üzerinden garanti ve kefalet vermeleri serbest hale getirilmiştir.İhracatı teşvik eden yeni politikalar sonucunda sanayiciler, daha fazla dış piyasalara yönelmeye başlamışlardır. Dış pazarlara yönelik üretim yapma, özellikle sanayide kapasite kullanımını artırmış, tesislerin ölçeklerini genişletmelerine yol açmış ve yeni yatırımlara gitmelerine sebep olmuştur. Böylece, maliyetler aşağı çekilerek, Türk ekonomisinin dünya pazarlarındaki rekabet gücü artırılmıştır.
İhracat ile birlikte kalite yükselmiş, ambalajlar iyileşmiş, teknoloji gelişmiş ve modern işletmecilik kuralları uygulanmaya başlanmıştır. Dış pazarlar yakından izlemeye alınmış, uluslararası finansman kuruluşlarıyla ilişkiler artırılmış, ülkeye yeni pazarlama yöntem ve teknikleri getirilmiştir.
1980 sonrasında, kamu sektörü alt yapı, konut, eğitim, haberleşme ve ulaştırma alanlarında yatırımlarını yoğunlaştırmıştır. Özel sektör ise konut, imalat, ulaştırma, tarım ve turizm sektörlerindeki yatırımlara ağırlık vermiştir.1996-2000 yılları arasında uygulanan Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde kamu hizmetlerinin daha çok eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik alanlarında yoğunlaştırılması kabul edilmiştir. özelleştirme ise kamu kesimini daraltmanın ve asli görevlerine döndürmenin aracı olarak görülmüştür. Ayrıca özel sektör faaliyetlerinin desteklenmesi ve piyasalara müdahalenin sınırlı tutulması hedeflenmiştir.